9 Aralık 2013 Pazartesi


Özgür Şenyer Röportajı
Ünlü oyuncu Özgür Şenyer'in samimi açıklamaları... İYİMEDYA'ya konuşan Özgür Şenger ile çok özel sohbet bir tık ötede...
Röportaj 17 Kasım 2013
Özgür Şenyer Röportajı
Oyuncu Özgür Şenyer, özellikle komedide sıradanın ötesinde işler çıkaracağına emin olduğum isimlerden biri… Nedenleri sıralamak için de kahin olmaya gerek yok.  Kısa süreli sohbetimizden çıkardığım sonuç şu ki; bu çocuğun esprileri çok zekice ve gayet yerinde!
 
Özgür sende katılır mısın bu görüşe?

Çok teşekkür ederim. Ama senin tespitin, doğru ve olması gereken iki kavram. Çünkü zekice bir espri yaparsın ama yersiz olursa ya da tam yerinde ama salakça bir şaka yaparsan her ikisinde de sakil durur. Biz de dilimiz döndüğünce işte efendim (:

 
 
Nerden geliyor bu komik çocuk ruhun?

DNA olsa gerek (: Annem, babam, kardeşim, amcam... Herkes komik bizde.  Serde dertler olsa da bir arada sohbet ettiğimizde daha ziyade eğlenmeyi seviyoruz. Bir de zaten beni uzun uzun ciddi konuşmalar sıkar. İnsanların tebessüm etmediği ortamlar beni geriyor. Kavga ederken bile içimden "ufff bitse de iki geyik yapsak" dediğim doğrudur.

 
 
'AKLIMDA SÖZEL DERSLERDEN ARAZİ OLMAK DIŞINDA HİÇBİR ŞEY YOKTU'
 

 
 
Oyunculuk okul yıllarında aklında olan bir iş miydi?

Okul yıllarında aklımda sözel derslerden arazi olmak dışında hiçbir şey yoktu. Oyunculuk hiç aklıma gelmeyen bir şeydi. Şöyle ki; o zamanlar ben İzmit'te yaşarken kız arkadaşım İstanbul'da olduğundan gelip gidiyordum ve İstanbul'da iken kuzenim Gülden ve ev arkadaşı Başak'la kalıyordum. Bir gün Başak "E hadi Müjdat Gezen'e yazıl artık" dedi, ki o zamana kadar böyle bir şey hiç konuşulmamıştı. Ben de bunu ciddiye aldım, nedense annem de ciddiye alınca kaydoldum. Sonra okul ve oyunculuk hayatım başladı.

 
 
E.S.E.K tiyatrosunda şu an 27 numara isimli bir oyun sergiliyorsunuz. Oyunu izleyenlerden biri olarak diyebilirim ki espriler şahane!  Eleştiriler ne alemde?

Evet kahkahaların hala kulağımda içinde bir Saba Tümer var.  Biz E.S.E.K. Tiyatrosunun en genç oyuncularıyız. "27 Numara" oyunun ana 4 oyuncusu zaten ev arkadaşıyız. Diğer oyuncularda periyodik olarak bizde kalırlar. Ev E.S.E.K. Lojmanı oldu ? Şuraya bağlayacağım, biz zaten kendi arasında gülen eğlenen arkadaşlarız, hocamız Uğur Uludağ'da dedi ki çıkın sahnede güldürün. Ama biz sahnede de birbirini güldüren arkadaşlarız en yakın zamanda seyirciyi de düşüneceğiz inşallah? Kendi adıma çok mütevazıyımdır ama "27 Numara" için çok olamayacağım. Gerçek şu ki eleştiriler "yeter artık karnımız ağrıdı" türünde oluyor. Yolun başındaki gençler olarak efendi, samimi, doğal insanlarız ve bu da seyirciye geçtiği için onlarında keyfi yerinde oluyor. Sizin gibi medyadaki insanlar daha çok gelmeli daha çok destek olmalı diye düşünüyor ve istiyoruz umarım medya ile duygularımız karşılıklıdır (:

 
 
Takip ettiğin Türk dizileri var mıdır?

Ben hiç Türk dizileri izlemem hep National, Discovery(yalaan ? ) Tabi ki göz ucuyla bakıyorum beni cezbeden bir şey olduğunda da takip ediyorum. Mesela Muhteşem Yüzyıl sadece bu sezon bana çekici geldi ve takip ediyorum. Ama Amerikan dizilerinin hepsi olmasa da çoğu bana daha samimi geldiğinden onları izlemeyi çok seviyorum. Bunların içinden de Fringe, Entourage, Californication üçlüsünün ben de yeri ömür boyu baki, harikulade diziler.

 
 
Peki bu yetenek yarışmaları mesela.. Çok stand-up denemeleri yapıldı. Biri çıkıyor belki birkaç reklam da oynuyor sonra gözden kayboluyor. Güldürü programları desen reytingler düştükçe kanal kanal gezmeye başlıyorlar. Komik olmak mı zor? Millet olarak gülmeye alışkın mı değiliz? Nasıl yorumlarsın?
 
Evet, millet olarak komik bir milletiz. Fakat televizyonda komik olmakla gülünç olmak arasındaki çizgiyi her zaman tutturamıyoruz. Ben komedide tipe değil duruma gülen biriyimdir. Bahsettiğiniz programlarda ya da dizilerde çok abartılı karikatür tipler yapıldığında, ben bunda bir samimiyet değil, işin devamlı olması için "bunu da yapalım iyice altını çizelim e artık buna gülmezlerse yuh yani" diye bir esnaflık hissediyorum ve bir izleyici olarak kanal değiştirme hakkımı kullanıyorum. Zaten yarışmalardan da dizilerden de sivrilen yeteneklere baktığımda ortak noktaları sempatik olmaları. Çünkü yaptığımız iş sempatik olarak yapılan bir iş. Dişlek yaparak, kekeme yaparak, gülmesin anırsın daha iyi diyerek, şivesini abartarak falan sadece antipatik oluyor. Gerek yok seyirci hisseder sizin kalbinizi kasmayın bi sakin yaa (:
 
 
'İÇİMDE GİZLİ BİR YÖNETMENLİK VAR GİBİ GELİYOR'
 

 
 

Komedi de doğaçlama kabiliyetin su götürmez. Yazarlık, yönetmenlik ile aran nasıl?

Doğaç yapmayı çok seviyorum ve aldığım eleştirilerde yerinde yaptığıma dair olumlu eleştiriler. Bu bende var olan bir şey. Ortaya çıkarmak için bir eğitim almadım. Ama sahnede olmak size bir refleks kazandırır ben de onu kazandım. Yazarlık bambaşka bir deniz. Aklıma tabi ki gelen hikayeler oluyor ama bir işi tam yapamıyorsan yapma derler ya hani. Benim önce oyunculuk denizinde biraz daha kürek çekmem gerekiyor ilerde yazarlık da olursa ne ala ama daha tehlikelisi şu ki içimde gizli bir yönetmenlik var gibi geliyor. Yolda yürürken yerdeki taşlardan uçan kağıda kadar detay alıyorum, şarkı dinlerken kafamda klibini çekiyorum. Aman neyse konuşup konuşup cağrmıyım içimde kalsın

 
 
Özgür Şenyer boş vakitlerini nasıl değerlendiriyor?

Uyuyarak (: Aslında pek plan program yapmayan biri olarak genelde boş vakitlerim spontane oluyor ama hafta sonları İzmit'e gider ailemi görürüm. Onun dışında inanın 10 dakika sonrası muamma.

 

Son olarak ileriye dönük projelerini alalım. Tekliflere açık mısın ? (:

Yaza doğru Emret Komutanım bitti. Arkasına tatil falan derken tiyatro sezonum başladı. Su anda da bazı görüşmeler oluyor TV için ama ne olur bilemem. Tek istemediğim şey şive yapmak zorunda kalacağım bir işte olmak. Onun dışında rol seçmek bana şımarıklık geliyor. Fakat sonuç olarak en önemli olan şey şu; "27 Numara" yı gelin izleyin iki haftada bir Akatlar Kültür Merkezi'nde oynuyoruz. 30 Kasım'da da Ortaköy Afife Jale Sahnesi'ndeyiz. Gelin de beraber gülelim (:

 
 

Eray Türk Röportajı 
Hayata tutkuyla sarılan genç bir oyuncu... "Durmak" onun için ölmek demek kısacası. Gelin bu sohbete ortak olun, hikayesi bir çoğumuza ilham olacak cinsten.
Röportaj 01 Aralık 2013
 
Eray Türk Röportajı
Hayata tutkuyla sarılan genç bir oyuncu...

"Durmak" onun için ölmek demek kısacası.

Gelin bu sohbete ortak olun, hikayesi bir çoğumuza ilham olacak cinsten.

Ekşi sözlükte senin hakkında girilen bir entry de; yaşam öyküsü Kurtlar Vadisi'ndeki Yıldırım karakteri kadar eğlenceli değilmiş yazıyor. Bir haber sitesinde de çocukluğunla ilgili pek hüzünlü bir hikaye var nedir bunların aslı astarı ?

O olay şöyle gelişti.Ben lisedeyken futbolcu olduğum için transfer edilecektim. Fakat kulüp lisansımı vermedi. Bende rahmetli  gazeteci Savaş Ay'a mail attım. Sporla ilgili durumumu belirttim haber olması için. Fakat olay çok dramatik bir hale getirildi. Öğretmeni büyüttü,  üvey annesi istemedi, ailesiyle görüşmüyor gibi dramatize eden şeyler yazıldı.  Bunlar tabi ki doğru değil. Sadece toy bir adamdım, cevaplarımın ne yöne çekilebileceğini düşünemedim.

Yani yazılarda bahsedildiği gibi ailende büyük çapta parçalanmalar yaşanmadı...

Parçalanma derken.. işte annemle babam ayrıldı. ama onlarla görüşmeye tabi ki devam ediyorum.

Vay inanılmaz derecede çarpıtılmış o zaman. Bende Müge Anlı' nın programında Eray'ı neden göremedik diye düşünmeye başlamıştım....

Tabi canım aynen öyle. Hatta yanlış hatırlamıyorsam o dönemlerde benzer formatta bir programdan aramışlardı beni :)

Çevrende dost acı söyler kontejyanından kimler  yararlanıyor? Ya da var mıdır öyle büyüklerin eleştirilerini dikkate aldığın?

Ben yaşayarak öğrenen biri olduğumu düşünüyorum. Tabi yeri geliyor fikirlerine danıştığım dostlarımda oluyor ama genel olarak kendi doğrularım var. Eleştirileri bir süzgeçten geçirip kendi yolumu kendim çizmeye çalışıyorum sözün özü.

Bu süreçte kendinle ilgili pişmanlıkların var mı ? Keşkelerin...

İnsanoğlunun nerden bakmak istediğiyle alakalı bir durum bu. Ben eğer hayata "keşke" penceresinden bakarsam,  yığınlarca cevabım olur bu soruya. Ama benim hayatımda bu pencereye genel olarak yer yok. Yaptım ve karşılığı neyse onu yaşadım. Mesela yaptıklarım şu an bu röportajla seni benim karşıma çıkardı. Belki bir takım hatalarım olmuştur ama dediğim gibi bedeli neyse ödedim.

O hataları alayım o zaman senden..

Öğrencilik dönemi biraz konsantrasyon eksikliğim vardı. Ergenlikte bir yandan tabi.. Kafam bu tip işlerle meşguldü... İşte o dönem dersleri ihmal etmek bir hataydı... Ama çabuk toparlandığımı ve motivasyonu sağladığımı düşünüyorum.




"İSTERİM Kİ HAYATIMIN SON NOKTASINI BİR DENİZ KENARINDA KOYAYIM"

Seni motive eden şeyler neler?

Sporu hayatımdan hiç çıkarmadım mesela.. Sporun her türlüsü hayata olumlu bakmamı sağlıyor. Sadece güçlü kılmakta değil, yalnız yapılan vakitlerde kendimle baş başa kalarak hayata daha anlamlı bakıyorum. Sahilde yalnız yürüdüğüm  ya da koştuğum vakitlerde aslında hayata karşı da bak yalnızım ama huzurluyum birilerine ya da bir şeye bağlı kalmak durumunda değilim mesajı veriyorum.

Bir diğeriyse okul hayatım. Aslında genel olarak öğrenmenin verdiği hazlar. Tiyatro eğitimim sonrası  Radyo-TV üzerine devam eden yüksek lisansım . Aklımda olan Psikoloji üzerine doktora hayalim. Hem işim hem de insanlar üzerine  derinleşebilmek adına sürekli bir bilgi akışı da beni motive ediyor.

Son 2 yıldır üzerinde yoğunlaştığım bir diğer tutkum fotoğraf. Aslında hep aklımda olan bir şeydi fotoğraf çekmek.  Ama görmekle bakmak arasındaki farkı anlamak sonraları oldu. Bir gün dedim ki Eray hazırsın çek artık. İyi de oldu ki bu sene Bodrum Kalesi'nde çocuklar yararına bir sergi açtım "Denizden Gelen" isminde.

Ve tabii ki  'deniz'.  Denizin sesi, kokusu kendimi daha çok hissetmemi sağlıyor.  İsterim ki hayatımın son noktasını bir deniz kenarında koyayım.

Kurtlar Vadisi'nde oynadığın Yıldırım karakteriyle bir anda tanınınca ne oldum delisi oldun mu?

Hiçbir zaman ne oldum delisi olmadım. Öyle bir adam olacağımı da hiç düşünmüyorum. Ben paylaşmanın, bir yolda ilerlemenin ne demek olduğunu biliyorum.
Bunlar güzel şeyler. İşim gereği insanlar gelip fotoğraf çektirmek istiyorlarsa bu bir ödüldür. Herkese nasip olabilecek bir durum olmadığı için şükretmem gerekiyor.

Diziden ilk kazandığın parayı nereye harcadın?

Dizi için gittiğim görüşmelerde telefon hattım kontörlüydü. Bayağı sıkıntı yaşattı. Bende ilk elime geçen parayla hattımı faturalıya çevirdim:)

Ardından Muro, Rina filmleri ve Yahşi Cazibe dizisi.. Yahşi Cazibe'deki rolün pek uzun soluklu olmadı sanırım...

Ben o dizide 20 bölüm oynadım. Dizi devam etti ama senaryoda değişiklikler yapılmak istendi. Bizde yanılmıyorsam 5 kişi ayrılmak durumunda kaldık. Neden değişiklik yapıldı onu da bilmiyorum.  Akabinde TRT'de 'Elde Var Hayat' dizisinde konuk oyuncu olarak 10 bölüm Azeri bir karakteri canlandırdım.  En son  'Herşey Yolunda Merkez' dizisinde Karadenizliydim. Geçtiğimiz ayda  Ordu'nun Fatsa ilçesinde bir sinema filmi çektik. Kasaba hikayesinde Terzi Sefer karakteriyle Şubat gibi izleyicilerle buluşuyorum.
Hmmmm. Farklı farklı şiveler yapıyorsun. Kiminin üzerinde çok sakil duruyor Karadenizlilik ya da Azeri lehçesi.. Nasıl hazırlanmak lazım?

O bölgenin dizilerini ve filmlerini muhakkak elden geçirmek gerekiyor. Şive kitaplarından çalışmakta bir yöntem. Birde benim çevremde Diyarbakırlısı da, Egelisi de olduğu için gözlem yapma fırsatım oluyor.

Özel hayatın ? Kadınlar :)

Kadınlar derken genel olarak bütün kadınlarla mı ilgiliyim anlamında ? :)  Şaka bir yana özel hayatımda bir kız arkadaşım var. Güzel gidiyor.. Keyifli.. O da medya sektöründe çalışıyor.

İçinden söylediğin mottoların var mı ? Seni ayağa kaldıran, güçlendiren... Gerçi içinden diyorum adı üstünde bana söyledikten sonra değiştirmelisin :)

Bu bir yol bazen düşer, bazen kalkarsın.  Önemli olan neden düştüğüm değil nasıl kalktığımdır benim için. Bir diğeri ise; hayat yelpazen hep açık ve seni serinletiyor olmalı ki bunun içinde sen çalışmalısın.

Yurt sınırlarını aşınca da seni tanısınlar ister misin peki?

Tanınmak temalı bakmıyorum tabi. Ama yapmak istediğim başka işler de var.  Mesela bir atölye açmak istiyorum. Farklı sanat aktivitelerinin ve edebi söyleşilerin gerçekleştiği. Fikirlerin kaynaşma noktası olabilir. Üretime baş koyan gençlerin gelip hep beraber etkinlikte bulunmasını isterim. Bu gibi projelerin tanınması güzel olur.

Serbest kürsü soruları geliyooor !

En son ne zaman kime yalan söyledin?

Okulda geç kaldığım dersin hocasına beni rektörlükten çağırmışlardı dedim.

Kadında seni ilk ne cezbeder?
Gülüşü cezbeder. Ama bunun altında bir ironi var. Samimiyetle gülüyorlarsa eğer o hayata pozitif bakıyordur . Samimi bir gülüş diyelim.

O olmadan asla dediğin?
Deniz..

En sivri hareketin?
Ortamdaki huzursuzluğumu çabuk belli eden bir tipim. Birinden iyi elektrik almamışsam ama yanında kalmam gerekiyorsa duramam orda, kalkar giderim.

Şu an ruh halin nedir?
Şu an ruh halim çeşitli. Bir tarafı keyifli, bir tarafı düşünceli, bir tarafı endişeli ben ortaya karışık sundum.

Röportaj : Ezgi Cengiz | iyimedya.com

1 Kasım 2013 Cuma

Bu kadın gerçekten çok samimi! "Duygu Canbaş röportajı "




-Her risk bir tecrübe kazandırır haliyle.. Sizin de 10 yılı aşkın bir ekran tecrübeniz var… Kazandığınız tecrübeler, aldığınız risklere değdi mi ?

İşim başlı başına her saniyesi ile riskleri de beraberinde getiriyor zaten. Belki de bu yüzden bu kadar seviyorum işimi.  Aslında ekran tecrübem 10 yılı çoktan  aştı. Çocukluktan beri ekran önünde, mikrofon başındayım.  Her yayın bir riskti, bu yüzden de her yayın bitişi bir tecrübe oldu elbette. Ama her zaman söylerim, bu işte tecrübe de bir yere kadardır. Üzerinden 30 yıl da geçse her dönen jenerik yepyeni bir heyecanı, yeni bilinmezleri, dolayısıyla yeni riskleri de beraberinde getirir. Bu yüzden ekran önünde olup da 'ben oldum artık' demek belki de yapılabilecek en büyük hatadır. 

-Boşlukları doldurmanızı istesem…

**Şimdi ki aklım olsa ……… riskini göze almazdım
Şimdiki aklım şimdiki yaşadıklarımın bir yansıması... O zamanki aklım da o zamankilerin... Hiç bir zaman ah, vah, keşke demem... Çok istiyorsam kolları sıvar, yaparım. 

**Vay be Duygu! İyi ki …….. riskini göze almışım ​
İyi ki bir Ankaralı olarak her şeyi geride bırakıp İstanbul'a gelme riskini göze almışım. Bir gecede karar verdim, uyguladım. İstanbul'da Ankaralı olmak daha güzel... 

-Tek düze bir tabirdir bence  “Ekranların sevilen yüzü ! “ Peki sevilmek adına     sürekli iyi görünmek, bu yormadı mı sizi? Yüz makyajı tamam da ruh makyajlarınız neler oldu bu hayatta?

Hiç sevilmek için güzel görünmek, beğensinler diye iyi görünmek gibi bir çabam olmadı. Bence bu çok daha yorucu. Ve kimileri için ne yapsa nafile :) Beni tanıyanlar çok iyi bilir, ekranda ne isem, dışarıda da öyleyim ya da dışarıda nasılsam ekranda da aynı.. Tabii ki işin gereği saçtı, makyajdı ben de yapıyorum, yaptırıyorum ama zamanımın çoğunu da onun üzerine kurgulamıyorum. Hatta bazen dışarıda çok komik şeyler de oluyor. Son olarak feribotta, kahve almaya çalışırken adamcağızın biri 'bu ses! bu ses! diye etrafımda dönüyordu ama çoluk çocuk o anki tipimi hiç bir şeye benzetemediği için iyice düğüm oldu zavallı.. 

-TRT, TV8, NTV ve son olarak HABERTÜRK TV’desiniz. Çalıştığınız her bir yayın kuruluşu için vurucu kelimeler istiyorum sizden…

Hımmmmm... Bu soru da bir risk gibi geldi bana ama neyse:)
TRT- Okulum... ( Yetiştiğim dönemdeki TRT'den söz ediyorum )
TV8 - Haberde ilk adresim, ilk adımlarım...
NTV - Dolu dolu 8 yılım... 
HABERTÜRK - Doğumdan sonra yeniden doğuşum... 

-Gezi parkı protestolarında haber kanallarına ve basın mensuplarına yönelik eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?

Apartmanda her akşam kocasından şiddet üstüne şiddet gören bir kadın,,, 'aman bizi ilgilendirmez, kadının da ne olduğunu ne yaptığını biliyor muyuz sanki' diyebilen;  körleri, sağırları oynayan komşular. Bir maymun, iki maymun, üç maymun... 

-Peki, Gezi Parkı protestoları ve sonrasındaki süreci siz nasıl yorumladınız?

Gezi parkı protestoları o kadar çok şeyi açığa çıkardı ki!.. Her birine birer açılım süreci olsaydı ne kadar sürerdi bilmem! Bu yüzden işin hep kazanımlar kısmından bakmayı tercih ediyorum. Ancak orantısız şiddet görüntülerinin hafızamıza kazındığı da bir gerçek. Neden sorusunun karşılığı ben de yok. 

-İkizler büyüdü ve biri gazeteci diğeri televizyon programcısı olmak istediğini söyledi…

İkiz mi??? Allah olanlara sabır versin.. Bizim tayfanın biri bir, biri dört yaşında... Oğullarım için dileğim, her ne olurlarsa olsunlar mutlu olsunlar. Mutlu olmadıkları işi yapmasınlar, mutlu olmadıkları yerde hiç durmasınlar... 

-Milyonların gözü önünde sürekli konuşmak ve hiç hata yapmamak… Yazarken bile zorlanıyor insan.. Sizin de hassas yaklaşmak isterken sürç-i lisan ettiniz bir takım hadiseler yaşandı. Fakat bir anda art niyetli insanlar tarafından çok farklı kutuplara çekildiniz..  Neden sizce?

Bir kaç kişi ya da milyonlar, farketmez. Konuşurken hata yapmayayım derken sayının hiç bir önemi yok. Aslında bu araba kullanmak gibi birşey. Şimdi frene basmalıyım, vites değiştirme zamanı geldi diye düşünmezsiniz, davranışlarınız otomatikleşir bir süre sonra. Konuşurken de öyle. Şu sözcüğü şöyle söylemeliyim, şu vurguyu şöyle yapmalıyım diye düşünmezsiniz. Ama bazı konularda elbette seçtiğiniz sözcüklerin büyük önemi var. Aklınızın köşesinden dahi geçmeyen anlamlara çekilebilir çünkü söyledikleriniz. Benim de başıma geldi. Van depreminde ağzımdan çıkan bir cümle bambaşka anlamlara çekildi. Ne faşistliğim kaldı,, ne halk düşmanlığım.. Öğrencilerime hep ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun derim . O an benimki de duymamış, ekrandan yanlış anlaşıldığım için özür diledim. Ama sosyal medyada linç kampanyası çoktaaaan başlamıştı bile. Hala da bitmiş değil. Üstelik çoğu kendi bahçelerinde dal olamamış. Gelmiş benim bahçemde ağaçlık taslıyorlar. Beni suçlayanlar 'BUNUN yaşamaya bile hakkı yok' diyebilecek kadar insancıl, sevgi dolu, demokrat!!! Ne yapabilirim? #direnduygu  :) Ben yüzyüze iletişimden hoşlanan, konuşurken karşımdakinin gözünün içine bakmayı seven biriyim. Öyle bilgisayar başında saatlerce zaman geçiremem. Sırf bu yüzden yıllarca sosyal medyada varlık göstermeye karşı çıktım. İtiraf ediyorum çok keyifli.. Gezi sürecinde önemini de gördük.. Ama yine de klavyenin arkasında kimliğini gizleyerek, acımasızca, fütursuzca, küfür kıyamet gidebilmenin özgürlükle açıklanabilir bir yanı olamaz. 

-En son maaile ne yaptınız ?

 Ailem benim herşeyim. Onlarla her anım anlatmaya değer! Son olarak maaile, çocuklar, büyükler, köpeklerimiz, kardeşim, canım yeğenim hep beraber yolculuğa çıktık... 

-Türkçenin doğru kullanılması konusunda oldukça dikkatli bir duruşunuz var.. Kitap çıkarmak ya da verdiğiniz özel eğitimlere devam etmek gibi düşünceleriniz var mı ?

Türkçe'yi doğru kullanmak, bildiklerimi paylaşmak benim en büyük görevim. Gerçekten çok değerli öğretmenlerim oldu meslek hayatım boyunca. Onlardan öğrendiklerimi ulaşabildiğim herkese aktarmak en büyük hedeflerimden biri. Zaten işyerimde de çevremdeki herkes bu konudaki hassasiyetimi bildiği için gelir danışır, ben de mümkün olduğu kadar yardımcı olmaya çalışırım. Bu yüzden ders de vereceğim, umarım bir gün kitap da yazacağım. 

 -“İmkanlar yeteneksizlerin koltuk değnekleridir” diye çok sevdiğim bir söz var. Bu sektör de imkan ve yetenek dengesini nasıl görüyorsunuz?  

Yeteneğin varsa bir yere gelmemen mümkün değil. Yeteneğin az ama çalışkansan o hedefe yine ulaşırsın. Sadece sana altın tepside sunulmuş imkanlarla bu sektördeysen çekirge bu! Bir sıçrar, iki sıçrar.......

-Sitemiz medyaalemi.com  hakkındaki görüşlerinizi kısaca alabilirsem..

 Medya sitelerini mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum. Medya Alemi de o sitelerden biri. Tabii bir çok sitede aynı haberleri, aynı cümlelerle, hatta aynı hatalarla görüyoruz. Bu yüzden yazarlar daha da önem kazanıyor. Tercihinizi yazarlar belirliyor.  Medya Alemi'ne başarılı uzun yıllar diliyorum.