19 Aralık 2011 Pazartesi

Özlü sözlerim.

                           KUSUR                   
Hayat tek kelimeyle "kusurlu'dur."Kusurlu hayatın elbet ki kusurlu karakterleri olur.Kiminin sağlığı kusurludur.Kiminin ailesi.Kiminin aklıdır kusuru.Varılan sonuç; kusursuz denilenin her zaman biraz kusuru olduğudur.Kendi varlığında 'kusursuzluğu' görenler ise; kusurun daniskasıdır,önde gidenidir.İşte ben böylelerini her gördüğümde; kusuyorum...susuyorum....



                          DEYİŞ: DEĞİŞ                     
Bazıları vardır ki seni her gördüğünde 'değiştiğini' söyler.Ben o bazılarından korkarım.Değişmemek mümkün müdür bunca süre ve bunca şeye? Yönü güzel olana ya da betere.Ne diyelim o zaman böylesine? Benle beraber tekrar et; "Bıraktığım gibisin ve bıraktığım yerdesin."









                                                                                  

12 Aralık 2011 Pazartesi

Okudum->beğendim->paylaşıyorum

  "Tepkisiz millet olduğumuzu kim söylemiş...İşin ucu bize dokunduğunda hepimiz tepki gösteriyoruz...Üstelik farklı farklı...İşte; sıraya dışarıdan girmeye çalışan bir kişiye gösterdiğimiz farklı tepkiler;"


  • Klasik: Sıraya geç kardeşim...
  • Neoklasik: Şeker kardeşim sıraya geçiver...
  • Realist: Sıra var!...
  • Sürrealist: Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?
  • Romantik: Beyefendi galiba sırayı görmediniz...
  • Naturalist: Sırana geç...
  • Modern: Efendim insanımız eğitimsiz,halbuki Avrupa'da...
  • Postmodern: Sırana geç lan ayı...
  • Uzlaşmacı: Acelesi olmasa öne geçmezdi,üzmeyin garibi...
  • Devrimci: Alt yapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçemez.Devrim olunca herkes hizaya gelecek...
  • Kaderci: İki dakika beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür.
  • Septik: Ön ve arka kavramları görecelidir.O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi.Öne geçtiğini zanneden aslında arkaya geçmiş olabilir...
  • Hümanist: İnsanlık bir bütündür.Birimiz hepimiz,hepimiz birimiz içiniz.Dolayısıyla birimiz öne geçince aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz...


      Kaynakça: Uludağ Üniversitesi Felsefe Topluluğu Dergisi-Kaygı

23 Kasım 2011 Çarşamba

Sağolun,bütün öğretmenlerim.

Annem ekonomik imkanları kısıtlı olan çocukların semtindeydi o zamanlar...Haftanın belirli günlerinde elleri dolu dönerdi okulundan..Kimi zaman sevgi dolu şiirler yazardı bu çocuklar..Kimi zaman da annelerinin yaptıkları el işleri çıkardı poşetlerden...Kimi zaman sanayide çalışan bir baba dualar ederdi telefonun diğer ucundan...
 
    Bazen öyle sahiplenirdi ki kıskanırdım...

Hasan'ı "cep harçlığı" olmadan yollarlardı sınıfına,annem harçlıksızdı.
       Fatma,içine kapanık bir kızdı,annem içine kapanırdı.
                   Ömer,matematikten hiç anlamazdı,annem cebirden sınıfta kalırdı.

Ben işte o zaman,öğretmenliğin kutsallığını anladım."Eti senin kemiği benim" diyen veliyi anladım."Öğretmenim siz benim öteki annemsiniz" diyen çocukları anladım.
Şimdi o ilkokul öğrencileri,üniversite çağında birer yetişkin oldular...O ışıldayan gözleriyle öğretmenlerine gurur tablolarını sundular...Annemin yüzündeki tebessüm gerçekten görülmeye değerdi...
Annem ve daha nice emektar öğretmen...Güzel ülkem de başka türlü kalkınamaz zaten...Sizler olmadan ne bu el kalem tutar,ne ağız konuşur,ne gönül bu denli şevkle atar..Sağolun,bütün öğretmenlerim.


                                                                                        Ezgi C.


7 Kasım 2011 Pazartesi

"Doya Doya" Yaşamalı Bayramı


Her yeni bayram eksik yanımı daha çok kanatır.Hayatın ailenizi ve sizi bir yerlere savurmasıyla,"telefon kadar uzağındayım" gerçeği  bile motive olmanıza yetmez artık bayramlarda.Kapıdan girebilmek ve o elleri öpebilmek istersiniz.Dolabınızda özel günler için sakladığınız kıyafetler o güne kısmettir,siz giyebilmek istersiniz.Elinize bayram harçlığı tutuşturulduğunda,küçük bir çocuğun samimiyetiyle ve sıcaklığıyla,kabul etmek istersiniz çabucak.Kolonyanın kokusu size çekici gelmese de elinize ilk siz dökmek,açılan ellere kolonyayı ve şekerlemeleri ilk siz dağıtmak istersiniz.O evin misafiri bütün konuklar her dakika gülümser,dargınlıklar o dakikalarda unutulur,defterden silinir ya hani,sizde o kareyi fotoğraflamak istersiniz.Bir daha ki bayrama kadar saklamak istercesine.....




                                                    Ezgi C.

25 Ekim 2011 Salı

Bayan Mükemmel değil mi? Daha önce tanışmıştık,hatırlamadınız.

Hemcinslerimle tanışmaya,samimi iki laf etmeye korkar oldum...
Zoraki gülümsemelerinden,kaprislerinden,ayak kaydırmalarından,şöyle bir baştan aşağı süzmelerinden sıkılır oldum,bunaldım sözün kısası.Genç ve toy olmanı yüzüne gözüne vurmalarıyla haliyle üzerime giydiğim o"güçlü ol kızım"kıyafetinden daraldım bir nevi."Kardeşim,sen anandan böyle doğdun herhalde,pürpak donanımla doğdun,aferin sana dünyanın merkezi sensin hı hı evet",diyerek bağırmak istiyorum gözlerimi kaçırmadan bu zatlara.Bilmem ki ne zaman,ah ne zaman.

  
  Bir de diğer mesele,ben artık o "çok batılı" genç kızlara yetişemiyorum sanırım.O ne şatafat,o ne alım çalım,o nasıl bir flörtözlük arkadaşım.Adab-ı muaşeretle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu türlerle aynı mekanlara rast geldiğim zaman başını eğen,utanan tarafta ben oluyorum nedense.Herbiri, fransız mürebbiyeleri eşliğinde dünyayı dolaşmış,görmüş geçirmiş,yürü ya kulum naralarıyla zirveye tırmanmış olabilir,doğrudur.Amma velakin,alçakgönüllü ve oy'unu sadelikten yana kullanandan aldığım o enerjiden de hiçbir zaman vazgeçemem,kusuruma bakmasınlar :))
                                                                                                                                    


                                                                                    Ezgi C.
   

6 Ekim 2011 Perşembe

Kazasız belasız gelin inşallah.

 --Kadın sürücü fren yerine gaza basıyor,karşıdan geçmekte olan 14 yaşındaki küçük kız ağır yaralanıyor,ambulans yetişene(!) kadar da hayatını kaybediyor.Dikkatsiz sürücü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.--
   Ülkemizde son 3 yıl içerisinde 20 bine yakın kişi,trafik kazalarında hayatını kaybetti.Durum gerçekten içler acısı.Hal böyleyken,bu nedir yine arkadaş! Akıl almaz dikkatsizliğe mi,sürücünün "kadın" olduğu vurgusuna mı,gencecik bir yavrunun gidişine mi,ambulansın yetişememiş olmasına mı..hangisine yanalım,ah vah edelim? Ha bide tutuksuz yargılamaya bayılır bizim adaletimiz.Ne diyelim,ölenle olana çare yok!.Toprağı bol,mekanı cennet olsun genç arkadaşımızın.Bu yazıyı içinizi karartmak,size gam,keder yüklemek için yazmadım elbet.Haberi sindirmenin ardından (ki ne kadar acı) aklıma şu soru takıldı."Kadınların trafikle alıp veremediği nedir?"
  Kendimde dahil olmak üzere,o direksiyonla başbaşa kaldığım zamanlarda istemsiz olarak ayrı bir misyon yüklüyorum kendime.Sakınan göze çöp batar misali iç sesim "Dikkat et Ezgi" dedikçe soğuk terler boşalıyor yavaştan.Feminist damarım bu alanda tutmuyor ne yazık ki.Çünkü kim ne derse desin,arabaları erkekler kadar "uzuv"dan sayamıyoruz.Adamlar daha bebek yaşta baba kucağında öğreniyor ne varsa.Ki ben kendi dayımdan biliyorum,oturturdu kucağa oğlanı,tut bakalım vitesi,bas bakalım kornaya,düüdüt de bakalım....
  Tabi ki şoförlüğü usta dediğimiz kadınlar da var,yok değil.Ne mutlu ki artık taksi ya da kamyon koltuğunda mesleğini layıkıyla yürütenleri görüyoruz.Takdir edilmesi gereken ve günümüz şartlarında zor da bir durum.
  Neyse...Gözünüz yollarda,hızınız asgarilerde olsun diyorum.Yazımı noktalıyorum:))


                                                                                         Ezgi C.
       
     

5 Ekim 2011 Çarşamba

Kadın(lar).





 İsmin halleri gibidir kadın... 
  
Kadının yalın hali:Kadın erkek doğmadığı için kadındır.Damarına basılmadığı sürece zararsızdır,sadece temkinlidir.Ne düşündüyse odur,söylediğinin altında ima yoktur.Her şeyi olduğu gibi kabul eder.

Kadının belirtme hali:Hayat, gerçeklerle yüzleşmenin vakti geldiğini kadının kulağına fısıldamıştır.Kadın insanları kategorize eder.Kadın tarafından sınıflandırılan insanlar yetkilerine göre ayrışırlar.

Kadınınyönelmehali:Kadın dinamiktir.İletişime geçer,koşar,düşer.Göz yaşlarının,haykırışların hiddetle yaşandığı bir dönemdir.

Kadının bulunma hali:Kadın sorumluluk sahibidir.İsminden söz ediliyor olması  mutluluğunun kaynağıdır.En güzel,en verimli çağıdır.

Kadının ayrılma hali:Kadın "annedir".Yalın hale süratle geri dönülür.Doğal olanla uyum süreci başlar.Pişmanlıkların yaşanmaması için,iki hal arasının hakkı iyi verilmelidir.


4 Ekim 2011 Salı

22 yaşa 22 öğüt şimdilik.




  • "Dost" dediğin bir elin parmağını geçmemelidir...
  • Çok dinlemek,az konuşmak en güzelidir...
  • Aile bağları önemlidir...
  • "Şükredebilmek" her şeyden önemlisidir...
  • İnsanları olduğu gibi kabullenmek gerekir...
  • Yaşlıların ve hayvan dostlarımızın bizlerin yardımına gerçekten ihtiyacı vardır...
  • Kadınları  çözebilmenin imkansız olduğu gerçeğiyle yüzleşilmelidir.   
  • Bütün erkekler aynı değildir.
  • Beklemek boşunadır,beklenen her neyse gidip alınmalıdır.
  • Seyahate cıkmaya,alkol içirmeye gerek yoktur,insanı tanımak için cebine para girmesi yeterlidir.
  • Bazen "sen bilirsin" diyebilmek  gerekir.
  • Hayal kurmak her zaman güzeldir,çokta uçulmamalıdır:)      
  • Karşılık beklemek alışkanlık haline gelmemelidir.
  • Yanındakinin seni önemsediğini anlamanın yolu,ayrıntılarda gizlidir. 
  • Bir telefon bazen bir çok şeyi değiştirebilir.
  • Sosyal medya kişisel tatmindir,gereklidir.
  • Yapılması gerekenler listesi mutlaka çıkarılmalıdır.
  • Ebeveynler genelde haklıdır.
  • Fazla özgüven yalnızlık getirir,bu tip insanlardan uzak durmak en iyisidir.
  • Evet bazen imaj her şeydir.
  • Cahil okumuştan uzak durulmalıdır.
  • Girişimcilik dozunda ve yerinde doğru sonuçlar verir.

                                                                                                                            


                                                                                         Ezgi C.
                                     
                                     



İçimizde, içimizde :)

                             
                        "Özgüven kazanın,korku ve fobilerinizden kurtulun"
  
  Bu  iddialı sloganı yeni dönem iş yerlerinden birinde okudum.Açıkcası özgüven noktasında bir çok kişiden ayrıldığımı düşünmekteyim.Her ne kadar Yeşilçam filmlerinde ya da Amerikan filmlerinde baştan yaratılanları izlemekten keyif alsam da,realiteye bakıldığında bir akıl hocası eşliğinde hayatın tüm zorluklarına göğüs gerebilmek bana biraz ütopik geliyor açıkcası.Ya da kişisel gelişim kitaplarında okuduğumuz o çok bilindik repliklerden farklı bir düşün dünyasıyla karşılaşma noktasında önyargılarım da var diyebilirim.
  Peki ne yapalım koca sektörü alıp çöpe mi atalım,yaşam koçları ya da evlilik danışmanları aç mı kalsın?Hayır bu da değil.Sonuçta ortada kırılan egolar,bastırılmış duygular var.Revizyona gitmek gerekli,terapi şart.Şart ama belkide gözden kaçırdığımız bu tip mental tedavi merkezlerinin giderek artıyor olması.Arka plana baktığımızda verilen mesaj ise şu "sosyopat kişiliğinize derman olucak tek yöntem benim elimde.Ve size global dünyada varolan stres kaynaklarıyla baş etme yöntemlerinide ben sunucağım elbet.Ama tabiki yarın tekrar tökezlediğinizde gelip kapımı çalmanız gerekicek."      
  Özgüven eksikliği,fobi,korku gibi kavramları insanoğlu gen yoluyla taşımadı biliyoruz ki.Soy ağacımıza baktığımızda benim büyük dedemde kedilerden korkarmış,bak dayımın dayısıda topluluk önünde konuşamazmış demeyiz mesela.O zaman çözüm ilk adımı atabilmekte başlıyor.Atılımlara engel her neyse bizzat üstüne yürüyebilmekte.Bide tabi şu bir gerçek,sokağa karışmadan,havayı solumadan da seyir edilmiyor bu hayat:)
                                                                                                                                    


                                                                                         Ezgi C.